25 Ocak 2009 Pazar

Yeniden...


Geleneksel olarak futbolun kalite ölçüsü takımların birbirleri üstüne bariz farklar koyamaması ve herkesin birbirini yenebilmesi olarak gösterilir bizde.Euro 2004'de Yunanistan'ın elde ettiği başarının ardından tüm dünyada esen çok sıkı kapanıp bir karambol gole maçı bağlayan sistemin yurdumuzda da etkisini göstermesi gecikmedi.Özellikle anadolu ekipleri için ilaç gibi gelen bu sistem ligte büyük takımların işlerini zorlaştırırken küçük takımların yeniden özgüvenlerini kazanmalarını sağladı.Bunun en sıkı uygulayıcılarından birisi olan Sivasspor'un durumu ortada.Hayattan keyif almayı kazanılan mala mülke endeksleyenlerin olduğu dünyada futbol da bu anlayıştan uzak kalamadı ve nasibini aldı.Yunan devrimi sonrası çok güzel futbol olmasa da iyi sonuçlar bunların tartışılmasını engeller olmuştu.Ta ki çok yaşayası Guardiola abimiz itici Hollandalı Rijkaard'dan efsane Katalanları devralana kadar.Bu sene büyüleyici bir futbol ortaya koyuyor Barcelona.Total futbol denen hücüma ağırlık veren mükemmel anlayışla bezeli bu takım izlerken ekran başında keyiften dört köşe ediyor artık bizi.Yani biz aslında futbolun ne olduğunu tekrardan hatırlama emareleri gösteriyoruz.Futbol budur esasta.Amaç kazanmak değil iyi oynamaktır.Futbolun icadı kazanmak için değil keyifli zaman geçirmek içindir.Beni tanıyanlar iyi bilir ki hakkı verilerek yapılmış savunmalara da bayılırım.Ama esası unutmadan.Esas kazanmak değil kazanmaya oynamaktır.Hücumdur,goldür.Kolay olanı değil göze hoş geleni insanlara sunmak seyredenlere olduğu kadar oynayanlara da zevk verecektir.Futbol endüstrileşmemişken ve biz tuttuğumuz takımlara olan sevgimizi diğer takımlara olan nefretimize bağlamazken daha mutluyduk sanki.Ve işte o Guardiola nam yiğit hoca öyle bir çelme taktı ki şu günlerde kazanmayı herşeye tercih eden o anlayışa.Bizde yeniden eski güzel günlere dönebilme umutlarını yeşerttiler.