19 Kasım 2008 Çarşamba

Futbol....


Dünya üzerinde milyonlarca oyun vardır fakat futbolun geri kalandan biraz ayrıldığını hatta biraz değil baya bir ayrıldığını sanırım hepimiz kabul ederiz.Ülkelerin oyun sistemleri insan yapısından,tarihsel gelişiminden etkilenir.Çünkü futbol hayatla iç içedir.Hayata en benzeyen oyun olduğundandır bu kadar sevilip bu kadar önemsenmesi.Ama peki hayattan önemli midir?Artık çok büyük bir gündem maddesi bile değil futbol yüzünden ölümler.Sıradanlaştı ne yazık ki...Cephede ölen insanların bile durumu tartışılırken futbolun hamuruna karışan şiddet ne yazık ki artık kabullenildi.Karşıyaka taraftarının ölüm haberi artık tüyleri diken diken etmedi.Hepimiz biliyorduk ki o cenaze bir şova dönüşecek.Herkes takımının atkısını alıp gelip kardeşlik mesajları verecek.Peki sonrası?Biz bu numaraları yutmaya devam edecek miyiz?Birinden ya da bir şeyden nefret etmeden başka birini ya da başka bir şeyi sevmeyi öğrenecek miyiz bu olayın ardından....Bugün gözyaşı döken gözleri kan bürümeyecekmi bundan sonraki maçlarda rakiple oynarken?Tribünde bıçaklanan beşiktaş taraftarı kimin aklında allahınız için söyleyin.Beşiktaş taraftarı değiştirdimi tavrını?Ya da diğer takımların taraftarları?Hala en büyük tutku göstergesi takımın için ölmek ya da öldürmek değil mi bu topraklarda?Nedir futbol?Bütün oynanan maçların heyecanı 1 can eder mi?Kalan yıllarda dünya üzerindeki kupaların hepsini karşıyaka alsa o canın hesabı ödenmiş olurmu?Kaybolmuşluklarımızdan çıkış için bu oyundan öte çaremiz yok mu bizim?Çok seviyorum futbolu ama taraftardan nefret ediyorum çoğu zaman.Bu işi icad eden ingilizlerdeki holiganizmin geldiği noktayı anlamak için sanırım o çok adı geçen muasır medeniyet seviyesine çıkmamız lazım.Erkeğin her zaman şiddete eğilimini anlıyorum.Genlerimde hissettiğim şiddet duygusu daha ilk çağlarda yüklendiğim koruma görevinin bana mirası onu da biliyorum.Ama holiganlıkla suçlanan ingilizlerde pas geçilen bir durumu da futbolun içindeki şiddet için hatırlatmak istiyorum.Holiganlar gerçekten sokak pisliktir ingilterede ama bizden bir farkları vardır;onlar attıkları kadar yedikleri dayakların da muhabbetini yapmaktan çekinmezler o yüzden de birbirlerini öldürecek seviyeye gelmezler o kadar çok kavga etseler de.Türk intikamı yoktur onlarda.Kavga er meydanında yapılır biter.Ama bizde dayağı yiyen için herşey yeni başlıyordur.Pusu planları hemen başlar.Tarihler boyunca mertliğiyle ün yapmış Türk insanının geldiği nokta bu yüzden acıdır.Arkadan vuran gücünün yetmediği yerde her türlü şeyi reva gören bu toplum düzeninden sıyrılamamak acı.Bu ülkede çocuğunu döven sınıf arkadaşını dövmeye giden babalar oldukça bu ülkede bu yapı değişmeyecek emin olun.Futbol bu kavgalarda kalabalığa karışarak hissettiği güçsüzlüğü bastırtmanın en kolay yolu bizim ülkemizde de.Bileğine değil etrafındaki kalabalığın gücüne güvenen insanların toplumuyuz biz artık.Futbolda da böyleyiz artık.Çıkın bakalım kalabalıklardan da görelim boyunuzun ölçüsünü!!Her tarafa savurduğunuz tehditler boğazınızda düğümlenmiyomu arkanızda kimse yokken bir seyredelim be!!Düşün ulan futbolumuzun yakasından!!Atın bıçaklarınızı silahlarınızı da görelim delikanlıyı!!Sopalarla taşlarla değil bileklerle gelin bakalım er meydanına kaçınız gelebiliyorsunuz?!Ortaokuldaki lisedeki çocuklara kahpeliği,sırttan vurmayı öğretmeyi bırakın!!Sıkıyomu maça o çocuklara silahın korkak işi olduğunu söylemeye?!Bilekle yürekle taraftar olunur diyebilirmisiniz ulan!!!Çekin pis ellerinizi bu güzel oyundan!!!Taraftarlık can almak değil canı cana katıp bir olmaktır,birlik olmaktır...UNUTMAYIN!! UNUTTURMAYIN!!!

11 Kasım 2008 Salı

Serie A


Bu yazıyla beraber hakkında az çok birşeyler bildiğimiz dünyanın büyük liglerine ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim.İlk olarak tabi ki hayranı olduğum Serie A'dan başlamam beni tanıyan birçok arkadaşımı şaşırtmayacaktır.Napoli'nin karanlık yüzüne,Fiorentina'nin Baggio'suna,İnter'in Giuseppe Meazza'sı,Milan'ın asaletine,Roma'nın Totti'sine,Lazio'nun gök mavi renklerine ve tabi ki Juventus'un Del Piero'suna hayran olmamak için heyecandan yoksun olmak lazım diye düşünürüm.Nedense hep İngiliz ve İspanyol liglerinin ardından anılsa da adı bence hakettiği yerde değil bu İtalyanlar.Yaptığım yorumlarda araya sıkıştırmaya bayıldığım bir klişem vardır ki İngilterede fiziğiniz güçlüyse,İspanya'da teknik ayaklarınız çoksa,İtalya'da da taktik altyapınız sağlamsa kazanabilirsiniz.Catenaccio denen izlemesini bilene iyi yapıldığı zaman ekranda zevk çığlıkları attıran sistemin çıkış noktası olması sebebiyle de genelde zevksiz ve sıkıcı olduğu dillendirilir.Bunu da anlamakta güçlük çekiyorum.Futbol bir takım oyunudur ama futbolu güzelleştiren tek nesnenin gol olduğunu düşünmek bana saçma geliyor.Tamam hepimiz golü seviyoruz ama peki soruyorum size 2006 dünya kupasında Cannavaro'dan izlediğimiz müthiş kademelerden zevk almadınız mı?Defansların katılığından mütevellit dünyanın en iyi forvetlerini hep bu takımlarda izlemedik mi biz?Gücün mücadelenin ve bunların üstüne bir de yüksek konsantrasyon eseri taktiksel savaşın girmesi gerçekten izleyene zevk vermiyor mu?Tamam biraz duygusal bakıyor olabilirim benim için Roberto BAGGİO'nun sadece bu ligde oynamış olması bile başlı başına saygıyı gerektirir ki sadece o mu?Maradona nerde "dios" oldu,giuseppe meazza gibi maçtan 15 dakka önce yatağından kaldırılıp çıkıp 3 gol atmış bir futbolcu başka nerde bulunur,Van Basten o harika vuruşları nerde yaptı?Şimdi çok eskilere daldığımı düşünenlere de sormaya devam edelim;Del PİERO gibi kaç futbolcu kaldı bugün dünya futbolunda,Kaka gibisi kaç takımda var,İbrahimovic'e kim hayran değil ki?Ve kaç ülkede şampiyonluk yaşamış takımlara 7 kızkardeş gibi harkulade bir isim takılabilir ki?Bugün bence dünyanın en güçlü ligidir Serie A;ayakta kalamayacak,koşmayacak,taktiği kafası almayacak futbolcuyu affetmezler orda.Diğer ligler kuştüyü yataksa İtalya betonun üstüne yatmaktır zira.İzlemekten imtina etmeyin derim ben;Napoli'nin dönüşünü,Ronaldinho'nun futbolu yeniden sevişini,Juventus'un intikam isteyen gözlerle oynamasını yani kısacası ateşli akdeniz kişiliğiyle oynanan futbolu izleyin.Futbolun erkek oyunu olduğu ülkenin erkekçe kıran kırana mücadelesini kaçırmayın....

10 Kasım 2008 Pazartesi

Arda TURAN


30 Ocak 1987'de doğmuş Türk futbolunun son süper yıldızı.Henüz 21 yaşında ve bu ülkenin en büyük iki takımından birinin en büyük kozu olarak lanse ediliyor.Aynı şey milli takımda da geçerli.Arda'nın yetenekleri konusunda şüphesi olanların ya da öyle konuşanların taraflı olmaktan çok öte rahatsızlıkları vardır.Fakat yetenekleri kişiliğinin arkasına düşen futbolculardan(bakınız:malum 5 numara) olmasına ramak kalmış bir oyuncu.Çok eski değil daha geçen senenin başında A takıma katılan ve sezona müthiş başlangıç yapan bir futbolcuydu Arda.Kaleye hızla ve dikine giden,her türlü rakibi tekrar tekrar ve süratle geçebilen,isabetli ve bitirici ortalar yapabilen kısacası oynayan oynadıkça da takımı oynatan 20 yaşında bir yetenek.Herkes öyle bir büyülendiki bu adamın oynadığı futboldan ligin bütün ışıkları üzerine çevrildi her hafta "abi elimizden kaçırmayalım süper paraya satarız bu adamı" geyikleri tavana vurmuştu.Her ne kadar yetenekleri çerçevesinde çok iyi gibi gözükse de daha o günlerde kafamda çelimsizliğiyle ilgili soru işaretleri oluşsa da o büyülenmişlik içinde çok düşünmedim geleceği.Sonra Arda furyası yavaş yavaş solarken hepimiz gördük ki bu adam henüz güçsüz her hafta maç yapmayı,oynadığı maçlarda Galatasaray gibi bir takımın yükünü kaldıramaz hale gelmişti.Elbette ki form düşüşleri olacak demiştik kendi kendimize ama aklımda da sürekli burda tutmasınlar gitsin bir avrupa kulübüne de hakikaten avrupa kültürü alıp orda yetişip büyüsün fikri vardı.Ardından Euro 08 başladı gerçekten sezon başındaki Arda'yla karşılaştık.Sorumluluk alan rakibi zor durumlara sürükleyen,etkili ve yıkıcı bir güçtü.Yarı finale uzanan yolda milli takım adına önemli işlere imza atıp tarihi başarının önemli isimlerinden olmuştu.Ve beklendiği gibi transfer dedikoduları geçikmedi.Milan diyen mi ararsın Juventus diyen mi Arsenal diyen mi?Biz gülüp geçsek de çoğu kişi ciddiye aldı.Sanırım işin kötüsü Arda da ciddiye aldı.İlk başlarda çıktığı röportajlarda heyecandan sesi titreyen adam gitmiş yerine Ed Hardy giyen,teknelerde manitalarla takılan,gevşek bir gülüş sahibi çiğ bir adama dönüşümüne hep beraber şahitlik ettik.Göz göre göre bu yaşananlara müdahale etmeyen Galatasaray yönetimi Arda'nın bugünlerinden de sorumludur.Daha geçen sene formu düşmeye başladığında kendime not almışım bu adamla ilgili:"Çok durarak oynuyor,topu çok eziyor bu futbolla avrupada işi yok kariyerinin zirvesi 2002'deki Hasan Şaş olur.Bence bir mahsuru olmasa da kendisi açısından kötü bir tercih" diye.Bugün anlamadığım bir şekilde şişirilen bu genç yeteneğin geldiği noktaya en üzülen insanlardan birisiyim.Ama bazı noktaları da artık görmemiz gerek diye düşünüyorum.Galatasaray gibi köklerin,saygının,asaletin temelini oluşturduğu bir camiada bu çiğlikleri yapmasını aklım almıyor.Tamam biliyorum ki henüz genç,elbet hayat sadece futboldan ibaret değil fakat yapması gerekeni yaptıktan sonra bu adama laf söyleyecek kimse olduğunu sanmıyorum.Dehşetle izliyorum basını en yakın örnek de son Benfica maçı.Ömer Üründül televizyonda ardından gazetelerde köşe yazarları Arda'yı yere göğe sığdıramıyor.Anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum o maçta belki de takımın tek aksayan tarafıydı bu adam.Olimpiakos maçını stadda izledikten sonra dedim ki kapris yapıyor sağa geçince.Kewell bile sağa geçince elinden geleni yaparken bu adam kanadından edilince hiçbirşey yapmamaya başlıyor.Tamam ters gelebilir ama sen en azından mücadeleni yapmalısın Arda kardeşim.Eğer basının yazdığı gibi bu Arda süperse avrupa şampiyonasındaki ardayı tanımlamak için ne diyecekler peki?Olmadan oldum sanmak gençliğin en büyük sorunlarından birisidir.Ve Arda daha kariyerinin başında ununu elemiş eleğini asmış havasından kurtulamazsa ligimize hapsolmuş Sergen Yalçın ve Hasan Şaş gibi büyük yeteneklerin yanından ötesinde bir yer edinemez futbol tarihinde.Yanlış anlaşılmasın ismi geçen iki futbolcuya da büyük saygı ve sempati duyarım ama beklediğim ve görmeyi umduğum Arda hakikaten avrupanın büyük kulüplerinden birinde oynayıp her attığı çalımda "işte bizim yetiştirdiğimiz adam hacı" diyerek övünmek istediğim adamdır.İngilizlerle konuşurken Arda ismini duyduklarında bana sorular sormaya başlamalarını sağlayan adamdır.Kısacası Arda Hasan Şaş ya da Emre Belözoğlu abisinin kardeşi değil Kewell'ın öğrencisi olmaya çalışmalıdır.Hem de acilen...

9 Kasım 2008 Pazar

Fenerbahçe vs. Galatasaray




Çok uzun uzadıya yorumlar yazılacak maçlardan değil artık bu derbiler.Lacivert tarafında yaşasak da İstanbul'un Kırmızı tarafına tutkunuz.Ama bu başka türlü bir maç artık.Oyuncular,form ya da hocayla açıklanacak birşey değil.Anadolu yakasının oyuncuları 3 şut atıp 4 gol bulabiliyorlarsa bir maçta orda futbolun değil ilahların konuştuğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.Artık bir döngü bu Kadıköye bundan daha iddialı bir kadroyla gidecek bir Galatasaray daha yakalamak en azından bir 10 sene daha alır.Ki onların da ne yapacakları şüpheli.Teknik taktik onlarca kişi konuşacak üstünde ama ilahların istediklerini engelleyecek bir şey yok.Ve tabi ki Deivid hakikaten çok iyi futbolcu.Bu gece de Galatasaray'ı yıkan adamdı.Tebrikler Fenerbahçe..Sami Yen'de bir mayıs akşamı görüşmek üzere.....

8 Kasım 2008 Cumartesi

Taktik




Futbolla ilgilenmeye ilk başladığımız yıllar konuşulan Alman usulüydü ve bize bunun 3-5-2 olduğu öğretilmişti.Oyunun kanatlardan oynanması,orta sahanın güçlü tutulması "göze hoş gelen futbol" dediğimiz nanenin sahaya yansımasıydı.Şimdilerin "dede"si o zamanların "tilki"si Kalli,unutulmaz hoca ve Türk futbolunun kaderini değiştiren isim Jupp Derwall gibi isimlerle ülkemize sızma yapan bu sistem uzun yıllar etkisini sürdürse de ikibinli yılların gelişiyle sağlamcı 4-4-2 sistemi futbol arenasına döndü.Aslında bu sistemler de moda akımları gibi belirli dönem aralıklarla dönüp duran aynı şeyler bence.Tabi ki dönemsel olarak farklılıklar gösterse de 4-3-3'le beraber bu üç sistemi futbolun temeli olarak düşünebiliriz.Aslında insana bağlı şeylerin rakamlarla açıklanamayacağına inansam da bu üç diziliş şimdiye kadar bize futbol diye izletilen şeydir.Dediğimiz gibi dönemsel farklar gösterir çoğu zaman.3-5-2'nin göbeğindeki adam öne çıkar 3-4-1-2 olur,4-4-2'nin ortası içeri kanatları dışarı çıkar 4-2-3-1 olur(ki Galatasarayın şu anda oynadığı sistemi buna örnek gösterebiliriz).Ama mantık değişmez futbol denen oyun gol atanın kazandığı bir oyundur ve hedef hep gol atmaktır.En çok eleştirilen ve futbolu rakiplerini kilitlemek olarak gördükleri öne sürülen İtalyanlar bile futbolun bu değiştirilemez kuralına uymak için dünyanın en iyi forvetlerini hep bünyesinde barındırmıştır.Hocaların oyuna etkilerinin oyuncu değişiklikleri ve soyunma odasındaki karizmaları kadar olduğuna inanırım.Fazlası olduğunu düşünmek hep saçma gelir.Sen istediğini anlat;sahaya çıkan 11 adam ne oynamak isterse onu oynar ve sen 11 kişiden sadece 3'ünü değiştirebileceğinden bu konuya da 3/11 oranında müdahale edebilirsin ki o da yüzde yirmibeş gibi birşey eder.Yani futbolda taktiklerin çok önemli olduğuna inanmak biraz işi fm mantığıyla yaşamak gibi geliyor bana.İnsanın bu kadar birincil bir etken olduğu yerde taktik dizilişlerin olsa olsa sadece oyuncunun topun durduğu anlarda durması gereken yeri göstermesi açısından bir önemi olabilir diye düşünüyorum.Nasıl ki siz top oynarken refleksif olarak oyunun olduğu yere yöneliyorsanız futbolcular da sizin benim gibi insandır ve onlar da oraya doğru istemsizce yönelecektir.Sonuçta soyunma odasında söylediğiniz şeyler gerçekleşmeyecek,ne servet ordan kıpırdamadan bekleyecek ne de volkan o pozisyonda orda durup topu çıkartacak.Futbol eğer bir sporsa bu spor diğer bütün sporlarda olduğu gibi futbolcunun bireysel yeteneğine bağlıdır ve taktiğin futboldaki yeri karizmayı yüzde on düşsek olsa olsa yüzde yirmidir...

Futboliser





Çok uzun yıllardır olmasa da bu insanlığı efsunlayan oyunu aklım erdiğinden beri izlerim.Ortalama bir Türk gencinin cvsinde olan halı saha maceraları bile olmayan bir adamın yazdıkları ne kadar ilginizi çeker bilemem fakat bu kadar tutkunu olduğum bir konudaki fikirlerimi beynimin içinde döndürüp durmaktansa sizlerle paylaşıp paslaşma fikri çok daha iyi bir fikirmiş gibi geldi.İlk defa olmasa da futbolla ilgili yazacaklarıma yapacağınız yorumları merakla beklediğimi de belirtmeden geçemeyeceğim.Milyarlarca doların döndüğü ve milyonlarca insanın takip ettiği bir şeyin hakkında yazmak,fikir beyan etmek elbette kolay olmayacak ama araştırmaktan da vazgeçmeyeceğiz.Hep birlikte bir futbol birikimi yaratmak amacımız temel esasımızdır şu dakikadan itibaren.....